Secde Sûresi, Mekkî'dir. Genel tarih içinde İslâm ümmetinin oluşumunun ilk zamanlarında İndirilmiştir. Kesin olarak Allah tarafından indirilen bu Kur'ân, vahiy ile herhangi bir dostluğu bulunmayan bir ümmete gelmiş, onu yeniden dizayn etmiş ve ona evrensel risâleti yüklemiştir:
"Onu peygamber kendisi uydurdu, diyorlar öyle mi? Hayır, O, senden Önce kendilerine hiçbir uyarıcı (peygamber) gelmemiş bir kavmi uyarman için, doğru yolu bulalar dîye, Rabbİnden gönderilen hak (Kitap)tır." {Secde: 3)
Bir kısım kabile ve uluslara gönderilen eski yerel risâletler de vardır. Bunlar, içinde bulundukları zaman veya mekân İçinde son bulmuştur. Bütün Arapları harekete geçiren ve onlarla dünyanın çehresini değiştiren risâlet ise, Muhammed (s.a.v) risâle-tidir.
Burada bu işi bahşeden Allah'ın sıfatıyla örtüşme söz konusudur:
"Gökleri ve yeri ve bunlar arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Ondan başka ne bir dost ne de bir şefaatçiniz vardır." (Secde: 4)
Bu esrarengiz âlemin yaratıcısı, her yerde işini bir çırpıda düzenleyen olunca bu açıklamaya ihtiyaç duymaktadır.
Dünya, yirmidort saatte kendi etrafında ve 365 günde güneş etrafında dönmektedir. Güneş ve güneş sistemi, yıldızlar topluluğu menzilinde dolaşmaktadır. Uzaydaki sistemler hakkında pek az bilgiye sahibiz. Işık, yer ile güneş arası mesafeyi birkaç dakikada katediyor.
Bu muazzam hükümranlık nedir böyle?
Bu hükümranlık işlerinin idaresi, uzak mesafelere, bin yıla veya daha fazlasına erişen bizim zaman ölçülerimize ihtiyaç duymaktadır. Fakat bu ölçüler, büyük yaratıcının işinde belli bir zaman ifâde etmezler. Gözün görünen şeylere bakması ne ka-
Secde Sûresi • 397
Kur'ân-ı Kerîm 'in Konulu Tefsiri
dar bir süre alır? Hiç!
Allah diler ve dilediğini yapar. İptal, isbat, varlık, ölüm, yenilgiler, zaferler vs... bizim dünyamizdadir.
"Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu İşler) sizin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O'nun ııezdine çıkar. İşte görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak galİb ve merhamet sahibi O'dur." (Secde: 5-6)
Dünya tarihinde ortaya çıkan İslâm ümmetinin, diğer milletlerden ayrılan kendine özgü özellikleri vardır. İslâm ümmeti, herşeyin başında Allah'ı birler, herşeyi Es-mâü'l-Hüsnâ'ya (Allah'ın güzel isimlerine) tahsis eder. Rabbânî kaynaklan kurutan ve sadece kendi nefsine tapan çağdaş medeniyetin aksine yaptığı işlerini Allah için yapar, Âhiret gününü hatırlar ve onun İçin hazırlık yapar. Günümüzde ise insanlar, bu günü hatırlamayı içlerinden kovuyorlar:
"Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman, gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız? derler. Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı İnkâr etmektedirler." (Secde: 10)
Onlar bu ilhaddan ötürü yarın pişman olacaklar:
"O günahkârların, Rableri huzunda başlarını öne eğecekleri, 'Rabbimiz! Gördük, duyduk, şimdi bizi (dünyaya) geri gönder de, iyi işler yapalım, artık kesin olarak inandık.' diyecekleri zamanı bir görsen." (Secde: 12)
Nafile, tohum saçma zamanı geçmiş, hasat zamanı gelmiştir. İman ve sâlih amel sunan dışında hiç kimse iflah olmayacaktır.
Bizim ümmetin özelliklerinden bir diğeri de, gün boyu ve gecenin bir kısmında namazlarını kılmalarıdır. Bizim ümmet, o vakitlerde:
"Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları yataklarından uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar." (Secde: 16)
Çağdaş medeniyette ise gece, günah işleme zamanı ve haram işleme ânıdır. Gündüz amellerinde de namaz için yer yoktur.
İki grup bir midir?
"Öyle ya, mü'mİn olan yoldan çıkmış gibi midir? Bunlar elbette bir olamazlar." (Secde: 18)
İslâm düzeni, Yüce Allah'ın buyurduğu gibi zamana önem verir: "Uykunuzu bir dinlenme kıldık. Geceyi bir örtü yaptık. Gündüzü de çalınıp kazanma zamanı yaptık." (Nebe': 9-11) Çalışılması ve dinlenilmesi gerekir. Bu iki durumda da Allah'ı unutmak
398 • Secde Süresi
Muhammed Gazali
caiz değildir. "Çünkü namaz mü'minler üzerine vakitleri belli bir farzdır." fNîsâ: 103)
Günümüz insanlığının problemi, sadece namazı terketmek değil, onu ortadan kaldırmak için proje üretmektir: "Namaz kılarken bir kulu (peygamberi namazdan) me-neâ'eni gördün mü? Ne dersin, o (peygamber) doğru yolda ise yahut takvayı emrediyorsa." fAlak:9-12)
Eskiden Müslümanlara aşın materyalistler, onların ibâetlerinin özünü anlamadan onu küçümseyerek saldırıyorlardı, bugün ise aynı sınıf, sanayi üstünlüğü ve askerî gücü ile böbürlenerek saldırıyorlar. Bizim bu saldırıya karşı sabretmemiz ve bedelini ödememiz gerekir:
"Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zâlim kim olabilir! Muhakkak ki biz, günahkârlara, lâyık oldukları cezayı veririz." (Secde: 22)
Sonra Allah, peygamberi Muhammed'e, kendisinden önceki peygamberlerin karşılaştıkları zorluklan ve katlandıkları güçlükleri, tıpkı onların sabrettikleri gibi sabretsin diye, hatırlatıyor:
"Andolsun biz Musa'ya kitap verdik. (Resulüm) Sen ona kavuşacağından şüphe etme ve onu İsrâiloğuIIarı'na hidâyet rehberi kıldık. Sabrettikleri ve âyetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ileten rehberler tayin etmiştik." (Secde: 23-24)
Liderlik, ancak taraftarlarının sabır ve dirayet üzerinde birleştikleri zaman tamamlanır. İbrâhîm, insanların, denenip başarılan imamı mıydı? Büyüklüğüne güvenerek bu işi kim ister?
Peygamber efendimizin Mûsâ ile kesin olarak görüştüğü söylenmektedir. O ölümünden sonra mı görüşmüştür yoksa bundan önce İsrâ gecesinde mi görüşmüştür? İster Öyle ister böyle, buluşma randevusu gerçektir.
İbn Aşûr, tefsirinde, bu buluşmanın cihad olduğunu söylüyor. Âdeta Allah peygamberine diyor ki: Mûsâ nasıl Firavn'un tuzağından ve kavminin yamukluğundan kurtulduysa sen de düşmanlarının ve kavminin sana yaptıklarından öyle kurtulacaksın. Fakat sonuç takvanın ve zafer mü'minlerindir:
"Halen yurtlarında gezip dolaştıkları kendilerinden önceki nice nesilleri helak edişimiz onları doğru yola sevkelmedi mi? Bunlarda elbette ibretler vardır. Hâlâ kulak vermezler mi?" (Secde: 26)
Bugünlerde Müslümanlara korkunç bir zulüm yapıldığı bir gerçektir. Balkan-lar'da ve Hindistan'da Müslümanlara yapılan zulümlere kim kulak asmaktadır?
Secde Sûresi • 399
Kur'ân-ı Kerîm "in Konulu Tefsiri
Kur'ân'ın hükümleri, şiarları, şeriatları rafa kaldırılmış, üzerleri tozlanmış, bu uğurda iyice mücâdele edilmediği için düşmanların ihanetine ve saldırısına maruz kalmıştır. Fakat Allah'tan ümit etme bakî olup kullan arasında gerçekten hüküm sürmektedir.
-
"Eğer doğru söylüyorsanız, bu fetih (hüküm) günü hani ne zaman, derler. De ki:
Fetih gününde inkarcılara imanları fayda vermeyecek ve kendilerine mühlet de tanınmayacaktır. Artık sen onları bırak ve bekle. Zaten onlar da beklemektedirler." (Secde: 28-30)