14 Ağustos 2007 Salı

TEKASÜR SÜRESİ(Muhammed ESED)

Bu ilk dönem Mekkî sure, Kur’an'ın en çarpıcı gaybî haberler veren pasajlarından biridir. Genelde insanın sınırsız ihtirasına ve daha özelde de, içinde bulunduğumuz teknoloji çağında bütün insan topluluklarını baskısı altına alan eğilimlere ışık tutmaktadır.
1 BİR aç-gözlülük saplantısı içindesiniz, 2 mezarlarınıza girinceye dek (süren).1
3 Ama, zamanı geldiğinde anlayacaksınız!
4 Evet, evet!2 Zamanı geldiğinde anlayacaksınız!
5 Hayır, [onu] tartışılmaz bir kesinlikle anlasaydınız, 6 [cehennemin] yakıcı ateşini3 mutlaka görürdünüz!
7 Sonunda onu keskin bir gözle4 mutlaka göreceksiniz:
8 ve o Gün hayatın nimetleri[ne karşı yaptıklarınız] için mutlaka sorguya çekileceksiniz!

DİPNOTLAR
1 Tekâsür terimi, “çoğaltma için ihtirasla çırpınma”, yani taşınır veya taşınmaz, gerçek veya hayalî kazançları arttırma ihtirası anlamına gelir. Yukarıdaki bağlamda bu terim, insanın, daha çok konfor, daha fazla maddî servet, insanlar veya tabiat üzerinde daha güçlü otorite ve kesintisiz bir teknolojik ilerleme için çırpınma saplantısını ifade eder. Bu çabaların, başka her şeyi dışlayan bir şekilde aşırı bir tutku ile sürdürülmesi, insanı her türlü ruhî kavrayıştan ve dolayısıyla tamamiyle manevî/ahlakî değerler üstüne kurulmuş herhangi bir sınırlama ve kısıtlamayı kabullenmekten alıkoyar -ve sonuçta yalnız bireyler değil, bütün bir toplum iç tutarlılığını ve dengesini ve böylece her türlü mutluluk şansını yavaş yavaş yitirir.
2 Bkz. sure 6, not 31.
(Sümme kelimesi Esed tarafından 6:31'de ve bu ayette “Ve bir kez daha” şeklinde çevrilmiş olmasına rağmen, burada tarafımızdan “Evet, evet!” şeklinde karşılık verilmiştir -T.ç.n.)
3 Zımnen, “kendinizi şimdi içinde bulduğunuz” -yani, temelden yanlış bir hayat tarzının oluşturduğu “yeryüzü cehennemi”: insanın doğal çevresinin sürekli olarak tahrip edilmesine ve ölçüsüz, sınırsız “ekonomik büyüme” hedefinin, bütün ruhî ve dinî yönelişlerin izlerini tamamen kaybetmek üzere bulunan insanlığa empoze etme durumunda olduğu -ve günümüzde fiilen empoze ettiği- düş kırıklığı, mutsuzluk ve şaşkınlığa bir işaret.
4 Yani, öteki dünyada, kişinin geçmiş fiillerinin gerçek mahiyetini ve insanın hayatın nimetlerini (ne‘îm) yanlış ve müsrifçe kullanarak kendi başına açtığı kaçınılmaz azabı doğrudan ve berrak bir şekilde kavrayarak.