21 Ağustos 2007 Salı

KAFİRUN SÜRESİ(Muhammed ESED)

107. surenin (Mâ‘ûn) hemen ardından nazil olmuştur.
1 DE Kİ: “Siz ey hakikati inkar edenler!
2 Ben tapmam sizin taptığınıza, 3 siz de tapmazsınız benim taptığıma.1
4 Ve ben tapmayacağım [asla] sizin tapıp durduğunuza, 5 siz de [hiç] tapmayacaksınız benim taptığıma.2
6 Sizin dininiz size, benimki bana!”3

DİPNOTLAR
1 Yukarıdaki çeviride mâ (ki o) edatı, bir taraftan bütün olumlu kavramlara ve etik değerlere -mesela, Allah'a inanma ve müminin O'na teslimiyeti- işaret ederken, diğer taraftan, insanın “kendi-kendine yeterli” olduğuna inanması (karş. 96:6-7) yahut kişiliğinde baskın halde bulunan ve adeta köleleştirici bir etkiye sahip olan “açgözlülük” gibi (sure 102) saptırıcı ve sahte tapınma nesnelerine ve bâtıl değerlere/inançlara işaret eder.
2 Zımnen, “hakikati inkar etmenize sebep olan bâtıl değerleri terk etmekte gönülsüz davrandığınız sürece”.
3 Lafzen, “benim dinim de banadır”. Dîn'in öncelikli anlamı “itaat”tır; özellikle de bir kanuna veya manevî/ahlakî otorite ile donatılmış müesses -bundan dolayı da bağlayıcı- olarak algılanan kurallar sistemine, yani terimin en geniş anlamıyla “din”, “itikat” ya da “dinî hukuk”a (karş. 2:256, not 249'un ilk bölümü); ya da sadece, 42:21, 95:7, 98:5, 107:1'de ve yukarıdaki örnekte de olduğu üzere “ahlakî değerler sistemi”ne itaat. (M. Esed “dîn” kelimesini “moral law” tabiriyle karşılamıştır; biz bunu “ahlakî değerler sistemi” ifadesiyle çevirdik. Fakat sadece bu sureye mahsus olmak üzere buna bağlı kalmayıp dîn için “din” kullandık -T.ç.n.)