19 Temmuz 2007 Perşembe

İNSAN SÜRESİ(Muhammed GAZALİ)

Bir kafile çok hızlı bir şekilde mezarlıktan geçiyordu. Onlardan biri arkadaşına: "Bu kabirdekiler bize ne diyor biliyor musun?" dedi.

O: "Ne diyor?" deyince, şöyle cevapladı:

"Geçmişte bizler sizin gibiydik. Sizler de aynen bizim gibi olacaksınız."

Kendi kendime sordum: Ben yüz yıl önce ne idim? İçinde bulunduğum neslin ge­neli ne idi? Yüce Allah'ın şu buyruğundan daha doğru bir cevap bulamadım.

"İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bîr şey olmadığı uzun bir süre geç­medi mi?" (İnşân: 1)

Biz hiç bir şey değildik. Sonra Allah bizi İşiten ve gören olarak yarattı. Ardından bizi kendisine döndürdü ve yeryüzünü bizden boşalttı! Fakat biz hangi yöne dönece­ğiz?

Allah İnsan Sûresi'nde şöyle buyurmuştur:

"Biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazirlamışızdır." (İnşân: 4)

"İyiler de karışımı kafur (hoş kokulu çiçek) olan kadehten yudumlarlar. Bir kaynak ki Allah'ın kullan ondan içerler." (İnşân: 5-6)

Bu sûreyi düşünen, mü'mİnleri bekleyen büyük bir mülk ve nimet anlatılırken kâ­firlerin karşılaşacakları azabın özet bir şekilde anlatıldığını görür.

"Nereye baksan bir nimet ve büyük bir mülk görürsün." (İnsân: 20) Ardından -geçmişi hatırlatarak- onlara şöyle denir:

"Bu sizin mükâfatınızdır. Çalışmamıza karşılık verilmiştir." (İnsân: 22) Sûrenin ikinci yansı, son risâletten ve onun kamu yaşamını düzenlemedeki fonksiyonundan söz etmektedir. Bu yüzden ahlâkta çevrenin etkisi çok önemlidir ve bize etkisi inkâr edilemez. Resul toplum yönelişini değiştirip boş gönüllere vahiy doldu­runca insanları dosdoğru yola ileten ve ayakları yere basan bir ümmet oluştu. Bunun İçin ona şöyle denildi:

"Muhakkak biziz, biz ki sana Kur'ân'ı parça parça indirdik. O halde Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkâra yahut nanköre itaat etme." (İn­şân: 23-24)

Allah'ı sürekli hatırlama, günün tamamını içine almaktadır.

"Sabah akşam Rabbinin adını an." (İnsan: 25) Bu hatırlama aynı şekilde geceye de uzanmaktadır.

"Gecenin bir kısmında O'na secde et, gecenin uzun bir bölümünde O'nu teşbih et." (İnşân: 26)

Kur'ân-ı Kerîm, risâlet döneminde, risâlet döneminin öncesi ve sonrasında insan doğasını niteleyerek şöyle buyurmaktadır.

"Bunlar, şu çabuk (geçen dünyay)ı seviyorlar da önlerindeki ağır bir günü bıra­kıyorlar." (İnşân: 27)

İnsanların yaşam sarhoşluğu, lezzeti ve istekleriyle âdeta yollarını kaybettikleri bir gerçek. İçinde bulunduğumuz bu çağda, ölümü hatırlama soğuk bir Öğüt görüldü­ğü gibi âhireti hatırlama da neredeyse tehlikeli görülmeye başlamıştır.

Ben feryad ve figân etmekten ve kötümserlikten hoşlanmıyorum. Ama ben azgın istek uğrunda insanî düşüncenin yenilgiye uğramasından ve umursamazlıktan tiksini­yorum.

İnsanların nereden geldiklerini ve nereye gideceklerini bilmelerini istiyorum: "Bu bir Öğüttür. Dileyen Rabbine varan bir yol tutar." (İnsan: 29)

Allah hidâyete erenlere hidâyetlerini artırır ve önlerindeki engelleri kaldırır. Al­lah'ı unutanlar ve âyetlerini görmezden gelenlere gelince Allah onları azgınlıkları içe­risinde bırakır:

"Böylece dilediğini rahmetine sokar. Zâlimler için ise gayet acı bir ce­za hazırlamıştır." (İnşân: 31)