17 Haziran 2007 Pazar

DUHAN SÜRESİ(Muhammed GAZALİ)

"Hâ Mîm." (Duhân: 1) Sûre, Kur'ân-i Kerîm'e yeminle başlamıştır:

"Mübîn olan Kitâb'a andolsun." (Duhân: 2) Yani apaçık Kitâb'a andolsun.

"Bİz O'nu (Kur'ân'ı) mübarek bir gecede indirdik." (Duhân: 3)

Bu gecenin Ramazan gecelerinden olan Kadîr gecesi olduğu kesindir. Bu gecenin Şa'ban'ın onbeşinci gecesi olduğuna cevaz veren müfessirler yanılmışlardır.

Gece ancak son vahyin inmesiyle bereketlenmiştir. "İşte bu geceyi bereketlendi­ren, hikmet, nâr ve bol hayır İle dolu olan vahiydir. (Resulüm) sana bu Kitâb'ı âyet­lerini düşünsünler diye indirdik. (Sâd: 29) "İşte bu (Kur'ân), bizim İndirdiğimiz mü­barek bir kitaptır. Buna uyun." (En'am: 155)

Bu Kitâb'ın bereketli olması, insanların melekleşmesi ve yalnız bırakılan Arap-lar'ın güneş batmaz medeniyete sahip olan ümmet olmasıdır.

"Kuşkusuz biz uyarıcıyız." (Duhân: 3)

Bu, egemen olan azgınları ve ve onun ilkelerine hizmet edenleri ortadan kaldır­ma öncesi temizlemedir. Geçmiş zâlim kralların ölümünden sonra İslâm adaletinin kaim olmasıdır. Öncekilerin ve sonrakilerin kendisine ihtiyaç duyduğu tevhid inancı­nı destekleyen âyetler geçmiştir.

Arapların ilk işlerinin İslâm davetini desteklemek, onu taşımak için güçlüğe kat­lanmak ve yurtlarından çıkarılmak olduğu bilinmektedir. İşte o zaman peygamber, Rabbine şöyle yakarmıştır: "Allah'ım, Yûsuf'un yedisi gibi onlara yediyle yardım et." Bu sebeple yer kurumuş, yağmur kesilmiş, müşrikler aç kalmış, onların gözünde dünya kararmış, sanki havayı duman bürümüş ve her tarafı top kaplamıştır.

Duhân Sûresi ■ 483

Kur'ân-ı Kerîm 'in Konulu Tefsiri

Bunun üzerine kavmini bağışlamasını istemek için insanlar, Allah Resûlü'ne (s.a.v) gitmişler.

"Gel gör ki, onlar bağışlandıktan ve nimetlerine kavuştuktan sonra gerisin geri dönmüşlerdir. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize) dö­neceksiniz. Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intika­mımızı alırız." (Duhân: 15-16)

Allah, Bedir günü müşriklerden öç almış, küfrün elebaşlarını helak etmiş ve on­ları kötü bir yenilgiye uğratmıştır.

Müfessirlerin geneli, âyeti işte böyle yorumlamıştır.

Burada benim de taraftar olduğum bir başka görüş daha vardır. Duman, gelecek­te keşfedilecek bir mucize olabilir, tıpkı bugün Ozon tabakasının delinmesinin insan­ları korkutması gibidir. Yeryüzünde ilhad ve bozgunculuğun yayılması, İslâm'ın iş­kenceye ve düşmanlığa maruz kalması ve Resûl'ün şahsına iftiralar atılması kabilin­den ansızın gelen bir musibet ve feci bir azâb ufukları bürüyebilir.

O vakit, insanlar, rahmet umarak ve son risâlete ihanet eden konumlarına pişman olarak Allah'a yönelmeliler. Onlar gerçekten böyle midirler?

Ne olursa olsun, son buluşma anında genel bir hesap olacak ve o gün her nefis, ileri sürdüğü ve geri bıraktığı şeyleri görecektir.

Sûre, ilk vahiy hamlesinin darlık ve sıkıntıları paylaştığını açıklamaktadır. Mûsâ, Fir'avn'dan kavmini serbest bırakmasını ve kendisiyle birlikte kavminin başka bir memlekete gitmesini istemiş, fakat Fir'avn, bu isteği kabul etmemiş ve Mûsâ kavmi­ne işkence etmiştir. Sonunda Fir'avn ve yandaşlarının durumu ne oldu? Hepsi birden helak oldular:

"Onlar geride nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı, İşte böylece biz de onları başka bir top­luma miras bıraktık." (Duhân: 25-28)

Tarih tekerrür etmektedir. Zulmün sonu her çağda birdir. Önemli olan dâvetçile-rin seviyelerini yükseltmeleri ve sözlerini eylemleriyle doğrulatmalarıdır. İşte o za­man iş onlara kalınca adalet ve temizlik örneği sergiyebilsinler.

Doğruluğun dindarların hayatında süresinin az olması üzücü bir durumdur. Ne yazık ki onlar da hemen arzularına yenik düşmekte ve peygamberlerinin mirasını ter-ketmektedirler. Yüce Allah, Yahudiler hakkında şöyle buyurmaktadır:

"Andolsun biz İsrâİloğullan'na, bilerek, (kendi zamanlarında) âlemlerin üstün­de bir imtiyaz verdik. Onlara, içinde açıK bir imtihan bulunan işaretler verdik." (Duhân: 32-33)

484 ■ Duhân Sûresi

Muhammet! Gazali

Onlar kurtulduktan ve mal mülk edindikten sonra ne yaptılar? Yeryüzünde bozgunculuk yaptılar ve sihirli ölçüyü bozdular.

Onlardan sonra ölçüyü Araplar seçtiler ve Yüce Kur'ân'ın mirasına kondular, onunla adım adım ilerlediler sonra pek azı hâriç onu bir tarafa bıraktılar. Her sapan­ları gözetleyen fecî azabı boyunlarında hissettiler. Şimdi onlar, her zorbanın kanını emdiği küçük gruplar oldular.

Vahiyle kurtulanlar, dünya ve âhiret hayrına vâris olurlar. Bu sâlih mü'minlere Allah'ın va'didir.

Çağdaş medeniyeti savunanlar, büyük oranda zekî insanlar. Ancak bunlar âhiret hayatına iltifat etmemekte, bir gün Allah'a kavuşacaklarını akıllarının ucuna bile ge­tirmemekte, tıpkı Arap Yarımadası câhiliyye insanları gibi ölüm ötesi hayatı sihir ola­rak görmekte ve hurafe saymaktadırlar.

"Onlar (müşrikler) diyorlar ki: İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz di­riltilecek değiliz. Doğru söylüyorsanız atalarımızı getirin." (Duhân: 34-36)

Allah babaları ve çocukları bir araya getirecek, her iki tarafın yaptıklarını hesaba çekecek ve onlar hayatın boş, anlamsız, komik bir çekişmeden ibaret olduğunu anla­yacaklardır:

"Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bil­miyorlar. Şüphesiz (hakkı bâtıldan ayıran) hüküm günü, hepsinin bir arada bu­luşacağı gündür." (Duhân: 36-40)

Göklerin ve yerin zerrelere, kürrelere, karıncalara, fillere, ırmaklara, ormanlara, karalara ve denizlere hükmeden hassas kanunlara göre yaratıldığı bir gerçektir. Bütün bunları araştıran ve yaratıcının azametine işaret eden acaibliklerin olduğunu gösteren doğru bilim dallan vardır. Müslümanlarla suçlular, zikredenlerle gafil olanlar, diri kalb ile ölü kalb sahibi olanlar arasını ayıran son hesapta bu gerçekler işte böyle or­taya çıkacaktır.

Kur'ân-ı Kerîm, va'd ve vaîdi ile insan yaşamına vaveyla egemen olduğunu ve âhiret pasajlarının bu dünyanın aldatmalarını giderdiğini belirtmektedir.

Duhân Sûresi, bu Örneklerden biriyle son bulmuştur:

"Şüphesiz hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı gündür. O gün, dostun dosta hiç bir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez." (Duhân: 40-41)

Kötüler neyi beklemektedirler? j>

[

"Şüphesiz zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir. O, karınlarında maden eri-

Duhân Sûresi ■ 485

Sûrelerin Konulu Tefsiri

yiği gibi, suyun kaynaması gibi kaynar." (Duhân: 43-46) İyiler neyi beklemektedirler?

"Muttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlanndadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlai (Duhân: 51-53)

Gafilleri uyarmak ve büyük risâlet sahibi bir ümmet oluşturmak için Allah, Muhammed'e Kur'ân indirmiştir:

"Biz O'nu (Kur'ân'ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşı masını sağladık. (Yine de inanmayanların başlarına gelecekleri) bekle; onlar beklemektedirler." (Duhân: 58-59)