27 Temmuz 2007 Cuma

İNŞİKAK SÜRESİ(Muhammed ESED)

Nüzul sırasına göre bu sure, 82. surenin (İnfitâr) hemen ardından gelir ve bu nedenle, muhtemelen son Mekkî vahiylerden biridir.
1 GÖKYÜZÜ parçalara ayrıldığında,1
2 tabiatı gereği Rabbine boyun eğdiğinde;
3 ve yeryüzü dümdüz hale getirildiğinde,2
4 ve içindeki her şeyi dışarı atarak tamamen boşaldığında,3
5 tabiatı gereği Rabbine boyun eğerek:
6 [öyleyse,] ey insan -sen [madem ki] zahmetli bir çaba ile Rabbine yönelmektesin-4 sonunda mutlaka O'na kavuşacaksın!
7 Sicili sağ eline verilecek olan kimse,5 8 zamanı geldiğinde kolay bir hesaba çekilecektir; 9 ve kendi görüş ve anlayışındaki insanlara6 sevinçle dön[ebil]ecektir.
10 Sicili arkasından verilecek olan ise,7 11 zamanı geldiğinde tamamiyle yok olmak için yalvaracak: 12 ama yakıcı ateşe atılacaktır.
13 Bakın, o adam, [yeryüzündeki hayatında] kendi görüş ve anlayışındaki insanlar8 arasında keyifle yaşadı; 14 çünkü, hiçbir zaman [Allah'a] döneceğini düşünmedi.
15 Evet, öyle! Halbuki Rabbi, onda olan her şeyi görmekteydi!
16 YOK YOK! Hayır! Akşamın [geçip giden] alacakaranlığını tanıklığa çağırırım.
17 Ve geceyi, onun [safha safha] gözler önüne serdiklerini,
18 ve dolunay haline gelen ayı:9
19 [işte böylece, ey insanlar,] siz adım adım ilerleyeceksiniz.10
20 Peki, onlara ne oluyor da [öteki dünyaya] inanmıyorlar?11 21 Ve Kur’an kendilerine okunduğunda saygıyla yere kapanmıyorlar?12
22 Evet, hakikati inkara şartlanmış olanlar [bu ilahî kelâmı] yalanlıyorlar! 23 Ama Allah, onların [kalplerinde] gizlediklerini13 bilir.
24 O halde, onlara [öteki dünyada] şiddetli azabı haber ver, 25 yalnız [pişmanlık duyarak] iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar hariç: onlar için kesintisiz bir ödül vardır!

DİPNOTLAR
1 Yani, Son Saat gelip çattığında ve hem olgu olarak hem de insan kavrayışında yeni bir gerçeklik başladığında.
2 Bkz. 20:105-107.
3 Yani, bütün gerçekliğini kaybettiğinde.
4 İnsanın yeryüzündeki hayatında -farkında olalım veya olmayalım- üzüntü, acı, sıkıntı ve endişenin, nadir anlardaki gerçek mutluluk ve tatminin çok üzerinde olduğu gerçeğine işaret. Böylece, bu insanlık durumu, “zahmetli bir çaba ile Rabbine doğru yönelmek” -yani, O'na kavuşacağı yeniden dirilişteki âna doğru yönelmek- olarak tanımlanmıştır.
5 Yani, hayattaki davranışları sayesinde “dürüst ve erdemliler” arasına giren kimse: bkz. 69:19, not 12.
6 Lafzen, “halkına” -yani, kendisi gibi dünyada iken dürüst ve erdemli bir hayat sürenlere.
7 Bu, ilk bakışta, kötülerin sicilinin “sol eline verileceği”ni belirten 69:25 ile çelişir gibi görünmektedir. Ama şimdiki ifade ve tasvir, günahkarın kendi sicilinden duyduğu dehşeti ve onu hiç görmeme dileğini yansıtmaktadır (69:25-26): başka bir deyişle, onu görmek istememesi, (sicilinin) ona, “arkasından” verilmesi ile sembolize edilmektedir.
8 Lafzen, “kendi toplumu” -yani, aynı günahkar eğilimlere sahip olan halk. (Karş. 75:33, not 14.)
9 Böylece Allah, kendi yarattığı evrendeki hiçbir şeyin durağan olmadığı gerçeğini “tanıklığa çağırmakta”dır. Çünkü her şey, sürekli olarak bir durumdan diğerine, her durumda görüntüsünü ve şartlarını değiştirerek, hareket edip durmaktadır: Yunan filozofu Heraklitus tarafından yerinde olarak panta rhei (“her şey akar/değişir”) ifadesiyle tanımlanan bir olgu.
10 Yahut: “bir safhadan/durumdan diğerine” (Zemahşerî): yani, kesintisiz bir ilerleme içinde -hamilelik, doğum, büyüme, yaşlanma, ölüm ve sonunda yeniden dirilme.
11 Var olan her şeyin bir safhadan diğerine yahut bir durumdan diğerine kaçınılmaz bir şekilde evrilmesi, bütün evrende açıkça görülen temel bir kanuna tekabül ettiğinden, bunun istisnasının yalnızca insan olacağını ve onun ileriye doğru hareketinin bedensel ölümü ile sona ereceğini ve ardından başka bir oluşun takip etmeyeceğini varsaymak, makul olmaz.
12 Yani, onun bütün mevcudattaki kesintisiz ilahî değişim ve ilerleme kanununu nasıl sürekli olarak vurguladığını gördükleri halde.
13 Yani, Yüce Varlığa karşı sorumluluklarını itiraf etme isteksizliğini.