12 Temmuz 2007 Perşembe

HAKKA SÜRESİ(Muhammed ESED)

67. surenin (Mülk) hemen ardından, yani Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretinden yaklaşık üç veya dört yıl önce nazil olmuştur.
1 OLACAK OLANIN gerçekleşmesi!1 2 Ne korkunçtur (inanmayanlar için) başa gelecek olanın gerçekleşmesi!
3 Bilir misin, nedir, başa gelecek olanın gerçekleşmesi?2
4 SEMÛD ve ‘Âd [kabileleri], o anî felaket3 [haberlerin]i yalanladılar!
5 Semûd mu? Onlar şiddetli bir [yer] sarsıntı[sı] ile4 yok edildi; 6 ‘Âd ise öfkeli bir kasırga ile yok olup gitti, 7 Allah, onların [kökünü kurutmak üzre,] üzerlerinde o kasırgayı yedi gece sekiz gün estirdi; öyle ki insanların [kökünden çıkarılmış] hurma kütükleri gibi yere yıkıldıklarını gözünde canlandırabilirsin. 8 şimdi onlardan geriye kalan bir iz görüyor musun?
9 Bir de Firavun vardı; ve ondan önce yaşamış [birçok]ları, altüst olmuş şehirler5 -[onların hepsi] günah üstüne günah işlemişlerdi; 10 ve Rablerinin (gönderdiği) elçilere isyan etmişlerdi: Allah şiddetli bir ceza darbesi ile onların hesabını gördü!
11 [Ve] bakın: [Nûh tufanının] suları bütün bentleri aşıp patladığında sizi6 o gemi ile Biz [güvenli bölgelere] taşıdık, 12 ki bütün bunları7 size [kesintisiz] bir uyarı haline getirelim ve her uyanık ve duyarlı kulak onu bilinçle algılayabilsin.
13 O halde, [Son Saat'i gözünün önüne getir,] [hesap vakti] sûru[nun] bir tek üflemeyle ses verdiği, 14 yeryüzü[nün] ve dağlar[ın] bir tek darbe ile yerlerinden sökülüp parçalandıkları (ânı)!
15 İşte böyle, olup bitmesi gereken8 o Gün olup bitecek; 16 ve gök yarılıp parçalanacak9 -çünkü o Gün zayıf ve güçsüz düşecek-; 17 ve melekler onun başlarında [duracak];10 ve onların da üstünde, o Gün sekiz(i) Rabbinin kudret ve egemenlik tahtını taşıyacak.11
18 O Gün hesaba çekileceksiniz: en gizli işiniz [bile] gizli kalmayacak.
19 Sicili sağ eline tutuşturulan,12 haykıracak: “Gelin, hepiniz gelin! Şu sicilimi okuyun! 20 Zaten [bir gün] hesabımın önüme konulacağını bilmiştim!”13
21 Ve o, kendini böylece mutlu bir hayatın içinde bulacak, 22 yüce bir cennette, 23 (yaptıklarının) meyvelerine kolayca ulaşabileceği.
24 [Ve böylece kutsanan herkese,] “Geçip gitmiş günlerde ilerisi için yaptığınız bütün [güzel işler]e karşılık neşe ile yiyip için!” [denilecek.]
25 Sicili sol eline tutuşturulana14 gelince, “Eyvah!” diye feryad edecek, “Keşke sicilim bana gösterilmeseydi, 26 ve [keşke] şu hesabımı görmemiş olsaydım! 27 Keşke bu [ölümüm] benim sonum olsaydı! 28 [Şimdiye kadar] sahip olduğum şeylerin bana hiçbir faydası olmadı, 29 [ve] bütün tartışma ve karşı koyma gücüm15 elimden kayıp gitti!”
30 [Daha sonra,] “Onu yakalayıp bağlayın!16” [diye emredilir,] 31 “Ve sonra cehenneme atın, 32 ve sonra [kendisi gibi suçluların bağlandığı]17 bir zincire bağlayın, uzunluğu yetmiş arşın olan18 [bir zincire]: 33 çünkü o, yüce Allah'a inanmadı, 34 ve ihtiyaç içinde olanları yedirip içirmek için hiçbir istek ve kararlılık duymadı:19 35 bundan dolayı bugün ne bir dostu var, 36 ne de pislikten başka bir yiyeceği,20 37 suçlulardan başkasının yemediği bir yiyecek!”
38 EVET! Görebildiğiniz her şeyi tanıklığa çağıracağım; 39 ve bütün göremediklerinizi!21
40 Bakın, bu [Kur’an] gerçekten şerefli bir Elçi'nin [vahyedilmiş] sözüdür, 41 ve o, inanmaya ne kadar az [eğilimli] olsanız da bir şair sözü değildir; 42 ve ders almaya ne kadar az [hazır olsanız] da bir kâhin sözü de değildir: 43 [o] bütün âlemlerin Rabbinden bir vahiy[dir].
44 Şimdi o, [kendisine bunu emanet ettiğimiz kişi,] [kendi] sözlerinden bir kısmını Bize isnad etmeye kalkışsaydı, 45 o'nu sağ elinden yakalardık;22 46 ve şah damarını keserdik; 47 ve hiç biriniz o'nu koruyamazdı!
48 Gerçek şu ki bu [Kur’an], Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyan herkes23 için bir öğüt ve uyarıdır.
49 Ve bakın, içinizde onu yalanlayacakların bulunduğunu iyi biliriz: 50 ama bu [red], şüphesiz, [Allah'ın vahyinin] doğruluğu[nu] inkar edenler için acı bir pişmanlık kaynağı olacaktır, 51 çünkü o, mutlak hakikattir!
52 Öyleyse, kudret sahibi Rabbinin ismini yücelt!
DİPNOTLAR
1 Yani, Kıyamet ve Hesap Günü. O Gün insan, geçmiş hayatının mahiyetini hakkıyla anlayacak ve bütün aldatmacalardan uzak şekilde, kendisini olduğu gibi görecek; geçmişteki bütün eylemlerinin -ve böylece ahiretteki kaderinin- gerçek anlamı kendisine gözlerini kör edercesine gösterilecektir. (Karş. 37:19, 39:68'in son cümlesi ve 50:21-22.)
2 Nihaî gerçekliği bu anî ve çarpıcı şekilde kavrama, insanın bekleyebileceği veya hayal edebileceği her şeyin ötesindedir: Bu nedenle yukarıdaki belâgat gereği sorunun bir cevabı yoktur.
3 Yani, Son Saat (bkz. 101:1, not 1). İslam öncesi ‘Âd ve Semûd kabilelerinin özellikleri için bkz. 7:65-79 ve ilgili notlar.
4 Karş. 7:78.
5 Yani, Sodom ve Gomore, Hz. Lût toplumunun şehirleri (bkz. 11:69-83).
6 Yani, (bütün klasik müfessirlerin ittifakı ile) “sizin atalarınızı”.
7 Zalimlerin cezalandırılmasını, ama haklıların bu cezanın dışında tutulmasını.
8 Yani, bildiğimiz üzere dünyanın sonu; ki arkasından yeniden dirilme ve Nihaî Yargılama gelecektir.
9 Semâ’ terimi, burada, “gök” veya “gökler”i gösterir: yani, görünür gökyüzü veya mecazî anlamıyla “semâ” yahut “evren” kavramında ifadesini bulan kozmik sistemlerin bütünü (karş. sure 2, not 20). Onun “parçalanması”, muhtemelen, kozmik sistemin toplu olarak çöküşünü ifade eden bir mecazdır.
10 Yahut: “yanlarında”.
11 Allah hem zaman hem de mekanda sonsuz/sınırsız olduğundan, O'nun “taht”ı (‘arş) tamamen mecazî bir yükleme sahiptir ve Allah'ın mevcut olan veya olabilecek her şey üzerindeki mutlak ve erişilmez derinlikteki otoritesini gösterir (karş. 7:54, not 43). Bu sebeple, O'nun kudret tahtının “taşınması”, ancak bir mecaz olabilir, yani Allah'ın kudretinin Hesap Günü'ndeki tam ve kesin tezahürünün işareti. Kur’an, bu tezahürün dayandığı “sekiz”in ne veya kim olduğu hakkında bir açıklama yapmaz.
Bazı ilk dönem müfessirler, onun sekiz melek olduğunu, bir kısmı ise meleklerin sekiz derecesini gösterdiğini iddia etmişlerdir. Buna karşılık, diğer bir kısmı, burada kasdedilenin “sekiz” mi, yoksa “sekiz bin” mi olduğuna karar vermenin imkansız olduğunu itiraf etmişlerdir (Hasan Basrî, Zemahşerî tarafından nakledilmiştir). Belki de burada Allah'ın (herhangi) sekiz sıfatına yahut O'nun yaratmasının sekiz yönüne/aşamasına atıfta bulunulmaktadır: ama, Kur’an'ın başka bir yerde ifade ettiği gibi, “Allah'tan başka kimse onun kesin anlamını bilemez” (bkz. 3:7 ve ilgili not 8).
12 Yani, sicili, yeryüzündeki hayatında dürüst ve erdemlilerden olduğunu gösteren: karş. 17:71 ve 74:39'daki “sağdakiler” sembolik ifadesi. “Sağ” ve “sol”un “iyi” ve “kötü”nün sembolleri olarak alınmasının dilbilimsel kökeni 56:8-9 ile ilgili not 3'de izah edilmiştir.
13 Yani, sicili sağ eline tutuşturulanın, her zaman yeniden dirilme ve hesap gününün bilincinde olduğuna ve ona göre davranmaya çalıştığına işaret.
14 Bu kimsenin, “sicili sağ eline verilecek olanlar”ın tersine, yeryüzündeki hayatında zalim ve kötülerden olduğunun işareti (bkz. yukarıdaki ayet 19, not 12).
15 Esas olarak “güç” veya “otorite”nin işareti olan sultân terimi, burada, -Kur’an'ın başka birçok yerinde olduğu gibi- hüccet ile eş anlamlı olan “mübâhase ve delîl” anlamında kullanılmıştır (İbni ‘Abbâs, ‘İkrime, Mücâhid, Dehhâk; tümü Taberî tarafından nakledilmiştir): bu örnekte, ölümden sonraki hayat ve buna bağlı olarak ilahî yargılama fikrine karşı itiraz veya itirazlar.
16 “Bağlamak” temsîlinin bir açıklaması için bkz. 13:5, not 13; 34:33'ün son cümlesi ile ilgili not 44 ve 36:8, not 6 ve 7.
17 Bkz. 14:49 -“O Gün bütün suçluları (mücrimîn) zincirlerle birbirlerine bağlanmış görürsün” -ve, benim yukarıdaki “kendisi gibi suçluların bağlandığı” şeklindeki parantez içi ifademi açıklayan not 64.
18 Yani, son derece uzun olan bir zincir -“yetmiş” sayısı, burada, klasik Arapça'da sıkça yapıldığı gibi, mecazen “çok” anlamında kullanılmıştır (Zemahşerî); yani, “öyle bir zincir ki uzunluğunu ancak Allah bilir” (Taberî; ve Râzî'nin naklettiğine göre Hasan Basrî).
19 Lafzen, “acele etmedi”.
20 Kur’an'da yalnız burada geçen ğislîn ismi, ilk müfessirler tarafından çok çeşitli ve birbiriyle çelişen şekillerde açıklanmıştır. İbni ‘Abbâs, bu konudaki bir soruya samimî olarak, “ğislîn'in neyi ifade ettiğini bilmiyorum” şeklinde cevap vermiştir (Râzî). Benim kullandığım “pislik” terimi, ruhî anlamda iğrenç olan her şeyi “iştahla atıştırma”yı anlatır; karş. bu terimin bir sonraki ayette “yalnızca günahkarların yediği” olarak tanımlanması -yani, (mecazî olarak) hem bu dünyada, hem de sonuç olarak, öteki dünyada.
21 “Görebildiğiniz her şeyi” ifadesi, hem gözlemlenebilir bütün tabii olguları -insanın bizzat kendisi ve varoluşunun organik şartları da dahil- hem de insan toplumunun teşekkül biçimini ve bu toplumun tarihî anlamdaki gelişmesinin ve çürümesinin kavranabilir kurallarını kapsar. “Göremedikleriniz” ifadesi ise, insanın kendi vicdanının sesi de dahil, sezgileri ve içgüdüleriyle kavrayabildiği ruhî gerçeklikleri anlatır; ki bunların tümü, bilindiği gibi, ilahî kelâmın (ayetin devamında işaret edilen) objektif olarak var olan yahut sübjektif olarak insan ruhunda tecellî eden bütün derunî gerçekliklere ve ilişkilere tuttuğu ışığın gerçek vahyin bir mahsulü olması gerektiği, çünkü tek başına insan aklının başarabileceği şeylerin ötesine geçtiği gerçeğine “tanıklık eder”.
22 Yani, onu bütün hareket kabiliyetinden yoksun bırakırdık -“sağ el” gücü sembolize eder.
23 Yani, “insan kavrayışının ötesindeki şey[in varlığın]a inanan”: karş. 2:2-3.